26 Haziran 2009

Pain of Salvation

Aylardır güzide "playlist" imi güncellemeye çalışmaktayım. Dream Theater' dan Volbeat' a, Şebnem Abla' dan Ucnoktabir' e, Malt' tan Ogün Abi' ye ne varsa sıraladım ama halet-i ruhiye' me uygun düşmedi ki o tadı alamadım bir türlü. Derken böyle sıkıntılı günler geceler sonunda herkesten duyduğum, lakin bi' Allah' ın günü de dinlemediğim Pain of Salvation' a sardım bi' anda.. Allah' ım nedir bu böyle ya.. İnsan mı bunlar anlamadım gitti. Hele 2 şarkı var ki beni benden aldı. "Ashes" ve "Used". Şiddetle tavsiye ediyorum hepinize a dostlar. Mutlak suretle deneyin. Tarzınıza, müzik zevkinize uymuyorsa da üzülmeyin. Ne yapalım mahrum kalacaksınız artık :) Uzun uzadıya yazacaktım ya yine başka bahara anlaşılan..

Devamı...

21 Haziran 2009

Yalakalığın Getirdikleri

Hayat ne kadar garip demekten kendimi alıkoyamıyorum. Her gün, her saat... O kadar da diyorum içten içe "Çok gördüm geçirdim" diye. Allah bilir kaçıncı kez anladım hayatta bazı şeyleri elde etmek için çalışmak değil, yalaklanmak yetiyor. Şimdi buraya kadar "Sorun yok, gerçekten de böyle" diyor olabilirsiniz. Ama asıl değinmek istediğim nokta, bazı şeyleri elde etmek için yalakalık yeterken, bazı şeyleri elde etmek için de yalakalıktan başka elinizden gelen birşey yoktur. Şimdi bu cümleyi söyledikten sonra dediklerim ne kadar inandırıcı gelir bilemem ama anlatayım ben de, yargılamak size kalmış..

Finaller bitti hayırlısıyla.. Kimi iyi geçti, kimi iyi geçti... Umutluydum, iyi gelir diyordum. Lakin sonuçlara bir de baktım ki sağolsun hocalar öyle bi' güzel ayarlamışlar ki herşeyi, öyle bi' denk getirmişler, o kadar tatlı bir nokta bulmuşlar ki tam o sınırdan vurmuşlar.. "O ne ki? Nokta, sınır??"

Kısacası sınıfta kaldım yani.. İçime öyle oturuyor ki şu alavereler dalavereler. İnsana haketmediği bir nok nasıl verilir? İnsan bunu nasıl yapar korkmadan, utanmadan? Hayatta tek bir hocanın yanına gidip kağıdına bakmayan, not istemeyen ben, gittim hoca hoca gezdim. Tabii bu o kadar da kolay olmadı. Yaklaşık 3 gün hoca aradım. Adamlar neden para alıyor, neden okula gidiyor anlayamadım tabii. Herşeyi geçtim bu YÖK ne iş yapar Allah' ım ya. Bu hocaları kim yetiştirir, kim salar bu seviyesiz üniversitelere, kim kollar bunları?

Neyse, her zamanki gibi söylendim, saydım, sövdüm, pişman olup tövbe ettim. Sonunda buldum hocaları.. Buldum bulmasına, bir de üstüne üstlük utanmadan sıkılmadan girdim bi' güzel ayrı ayrı her hocanın odasına. Bi' de güzel konuştum ki sormayın. Olay benim not istemem değil ha burda, yanlış anlamayın. Nerden bulaştıysa işte bir şeyi anlatmak için illa onun yanından geçe geçe en az 50şeyi anlatmak zorundayım..

Hocanın biriyle konuşurken bir de baktım ki hoca notları açıklamış, çıktısını alıyor. Hoca, "Bak bakalım notuna. Kaç almışsın? İyiydi senin notlar" demesiyle kalktım yerimden. Bakmaz olaydım mı diyeyim ne diyeyim bilemedim ya, bir baktım ki notlara, tüm vizelerde, projelerde ortalamayı 40-50 puan aşan ben, ödevleri para verip yaptırmadığım, asistanlara yalaklanmadığım için azar azar not aldığım için gele gele bölümün en sonlarına doğru bir yolculuğa çıkmışım.. Mümkünatı var mıdır böyle birşeyin ya? Sen git çalış o kadar gün, gir sınava al notları. Millet yatsın, Bahçeli senin Tunalı benim gezsin, alsın 0-5 arası notları. Lakin iş laba, ödeve gelince bassın parayı asistanlara, parayla ödev yapanlara.. Sonuçta iyiler kazanır, kötülükler kazınır, iyiler mutlaka kazanır, değil mi?

Hayat bi' garip.. Benden olmaz.. Ciddi söylüyorum olmaz benden ya. Şu yaz okulunu bi' halledeyim, deneyeceğim şu yalaklanma işini. Gerçi bana bakan olmaz ki. Benim gibi saf, temiz yüzlü bir insanı takan olmaz oralarda :)

O kadar doluydum, yazdıkça kendime geldim. Geldim gelmesine de yazacak o kadar çok şeyim vardı, araya kaynadı gitti herşey. Neyse, vardır bunda da bi' hayır..

Devamı...